Cem Arslan Photography
geçmiş geçmişte kaldı - kırkkonaklar/ankara
Sene bilmem kaç. Dizi dizi dizilmişiz evin yanındaki bayıra. Bayır bizim için bir ufuk, hayal, ülke, Libya ya da okula giden uzun bir yürüyüş parkuru. Yıllarca o bayırı aşmak için çabaladım ben. Ne pozlar verdim o bayırı aşarken.
Yanımda hep umutlarım oldu, dilimde öğretmenimden öğrendiğim şarkılar, türküler. Hatta o öğretmenimizin evine gitmiştik utana sıkıla. Evi tam şark otağıydı. Zeki Müren dinlermiş, o gün tanımıştım Zeki Müren'i ben.
Yıllarca birlikte büyüdüğüm Adem vardı yanımda hep. Ben uyanıktım, o ise saf. Rollerimizi çevremiz biçmişti belki de. Adem'in babası dediklerine göre Libya diye bir yerdeymiş. Biz Libya nere ki diye sorduğumuzda kandırmışlar şu bayırı aşıp biraz gidince Libya ora cevabıyla.
Bunu geç öğrendik Adem'le. Öğrendiğimizde ise kızmıştık annelerimize sadece.
Soldaki yakışıklı, ıslak saçlı Erdoğan Abim bizim için bir ekoldü. Evi derlemeyi toparlamayı, yumurta kırmayı, odunları lime lime etmeyi ondan öğrenmiştik.
Hemen yanındaki ise Mustafa Abim, hala poz veremez fotoğraf makinesine. Her iş elinden gelirdi ve güçlü bir yapısı vardı. Bizi bir işletmenin Genel Koordinatörü gibi koordine ederdi. Şimdi bizden çok uzaklarda yaşıyor. Ne elimiz değiyor ne sözümüz gidiyor.
Şortlu arkadaş ise ara sıra rakibimdi. Mahalle maçlarında arkasında yedek beklediğim amca oğlum Sinan. Moruk derdim ben ona ve o bu lafı duyduğunda bütün damarları yerinden fırlayacak gibi oluverirdi.
Diğer artist ise ben tabi ki. Adam poz vermeyi biliyor ya kardeşim.
NOT: Neyse dostlar kısa bir ara, belirsiz bir süre aranızda olmayacağım; ama sizi takip edeceğim.
geçmiş geçmişte kaldı - kırkkonaklar/ankara
Sene bilmem kaç. Dizi dizi dizilmişiz evin yanındaki bayıra. Bayır bizim için bir ufuk, hayal, ülke, Libya ya da okula giden uzun bir yürüyüş parkuru. Yıllarca o bayırı aşmak için çabaladım ben. Ne pozlar verdim o bayırı aşarken.
Yanımda hep umutlarım oldu, dilimde öğretmenimden öğrendiğim şarkılar, türküler. Hatta o öğretmenimizin evine gitmiştik utana sıkıla. Evi tam şark otağıydı. Zeki Müren dinlermiş, o gün tanımıştım Zeki Müren'i ben.
Yıllarca birlikte büyüdüğüm Adem vardı yanımda hep. Ben uyanıktım, o ise saf. Rollerimizi çevremiz biçmişti belki de. Adem'in babası dediklerine göre Libya diye bir yerdeymiş. Biz Libya nere ki diye sorduğumuzda kandırmışlar şu bayırı aşıp biraz gidince Libya ora cevabıyla.
Bunu geç öğrendik Adem'le. Öğrendiğimizde ise kızmıştık annelerimize sadece.
Soldaki yakışıklı, ıslak saçlı Erdoğan Abim bizim için bir ekoldü. Evi derlemeyi toparlamayı, yumurta kırmayı, odunları lime lime etmeyi ondan öğrenmiştik.
Hemen yanındaki ise Mustafa Abim, hala poz veremez fotoğraf makinesine. Her iş elinden gelirdi ve güçlü bir yapısı vardı. Bizi bir işletmenin Genel Koordinatörü gibi koordine ederdi. Şimdi bizden çok uzaklarda yaşıyor. Ne elimiz değiyor ne sözümüz gidiyor.
Şortlu arkadaş ise ara sıra rakibimdi. Mahalle maçlarında arkasında yedek beklediğim amca oğlum Sinan. Moruk derdim ben ona ve o bu lafı duyduğunda bütün damarları yerinden fırlayacak gibi oluverirdi.
Diğer artist ise ben tabi ki. Adam poz vermeyi biliyor ya kardeşim.
NOT: Neyse dostlar kısa bir ara, belirsiz bir süre aranızda olmayacağım; ama sizi takip edeceğim.